Cannes 2023: Suudi Arabistan mucizesi
Ahmet Boyacıoğlu
Festival boyunca Cannes’da her hizmetin nasıl değerlendirildiğini daha önce yazmıştım. Fransa’ya iner inmez havaalanında başımıza gelenleri size anlatayım. Bir gün burada olursan faydalı olur. Herkesin bildiği gibi adı ‘U’ ile başlayan bir şirket var. Daha konforlu araçlarla bir yerden bir yere taksiden daha ucuza gidebilirsiniz. Havaalanına indiğimizde aradık. Aradık derken hiç anlamıyorum bu işlerden. Allah’a şükür yanımda Başak ve Pınar var, bu bahislerin uzmanı onlar. Cep telefonunu aldılar ve hızla bağlantı kurdular. Birkaç dakika sonra yakındaki bir minibüs geldi. Genç, güzel, uygun giyimli şoför bize merhaba dedikten sonra festival nedeniyle fiyatların arttığını ve cep telefonuna gelen mesajdaki 84 euro yerine 150 euro ödemek zorunda kaldığımızı kibarca söyledi. Kibarca gönderdik ve ikinci kez şansımızı denedik. Adı ‘U’ ile başlayan firmaya haksızlık etmeyeyim, ikinci araç cep telefonuyla aynı fiyata bizi Cannes’a götürdü. Yine de firma bu konuyla ilgilenirse ilk minibüsün plakası bende var yardımcı olurum.
Her ülkede hisse alabilirsiniz, ancak prosedür farklıdır. İstanbul’da tedbirli bir taksici muhtemelen hiçbir şey söylemeden bizi arabasına bindirir, sonra ya metredeki fiyat dolar der ya da ikiyle çarpar.
Bu yıl festivale katılanların en büyük iki sorunu davetiye bulamamak ve kuyruklarda perişan olmak. Rivayete göre davetiyelerin çoğu festivalin sponsorlarına verilmiş. ‘Islığı kim öder’ durumu. Ancak bu yıl sayısı 13.500’ün üzerinde olduğu açıklanan Sinema Pazarı’na katılanlar, festivale akredite olmak için 800 dolara kadar para ödüyorlar ve çok mutsuzlar. ‘Paranla rezil olma’ durumu. Biz gazetecilerin durumu iyi. Hemen hemen her sinema salonuna davetiye bulabiliriz ama bazen herkes bizden nefret ettiği için rozetlerimizi saklamak zorunda kalırız. İkinci değerli soruna gelince, kuyruklar: Nereye giderseniz gidin bir kuyruk var. İlk sürprizi festival rozetini alınca yaşarsınız, ardından sinemalara girerken, tuvaletlerin önünde, basın toplantılarının yapıldığı salonun kapısında hatta kafeteryasında dakikalarca beklemek zorunda kalırsınız. Yiyecek veya içecek bir şeyler satın almak isterseniz Festival Sarayı. Oldukça geniş bir alana yayılan Festival Sarayı’nın artık beklentileri karşılayabilecek durumda olmadığı kesin. Sovyetler Birliği kuyruklar yüzünden dağılmıştı. Umarım festivalinizin başına kötü bir şey gelmez…
Bu yılın sürpriz ülkesi Suudi Arabistan. Kafanızı nereye çevirseniz Suudi Arabistan reklamı görürsünüz. Çok baştan çıkarıcı şeyler yazıyor: ‘Sinemaya bir milyar dolar destek’. İnanılır gibi değil. Yıl 2008. Sinema Market’te önümde smokinli ve papyonlu bir adam belirdi bir anda. Elinde bir mikrofon tutuyor ve yanındaki adamın kocaman bir kamerası var. “Nasılsın?” “Suudi Arabistan sineması hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sordu. İlk şaşkınlığımı üzerimden attıktan sonra, “Bildiğim kadarıyla Suudi Arabistan sineması diye bir şey yok. Ülkede film çekmek bile yasak” diye cevap verdim. “Doğru ama bu yakında değişecek” dedi ve gitti. O zaman, bu garip soruyu hiç anlayamadım. Bu da demek oluyor ki 2008’de bazı hazırlıklar başladı. Şimdi Suudi Arabistan’da ‘Kızıldeniz Film Festivali’ adında çok gösterişli ve zengin bir festival düzenleniyor. İki film fonu, film yapım eki olarak bir milyar dolar ayırdı. Adını vermeyeceğim bir arkadaşım geçen yıl konuğu olduğu Kızıldeniz Sinema Festivali’ni bitiremiyor. ‘Memlekette yasak olan her şey bayramda var’ Biri sinemanın ne kadar güçlü bir tanıtım aracı olduğunu hükümdarın kulağına fısıldamış ve onu ikna etmiş olmalı.
“Biz Suudi Arabistan’dan ne haber?” sorabilirsin. Aslında bunları ‘yeni Kültür Bakanı veya danışmanları okuyacak’ diye yazıyorum.